3 Aralık 2011 Cumartesi

Önyargı candır, canandır!

"Hass.ktirin lan oradan yavşak lavuklar sizi!" dedi Beşiktaş-Kadıköy vapurunda iç kısımda başka boş yer bulamadığı için yanlarına oturmak zorunda kaldığı sıfatsızların sohbetine kulak misafiri olunca. Birbirlerini pohpohlayarak ve muntazam bir tecrübeye sahipçesine sevmedikleri insanlardan çok aşağılık, önemsiz mahlukatlarmış gibi bahsederek sohbetlerini sürdüren ve iki adet geçkin ergen olduklarının farkında olmayan iki tiptiler.

"Bu i.neler kesin üniversitede okuyolardır ve okuldaki bilmemne kulübünde aktif olarak üyelik faaliyetinde bulunuyor, hatta ilerde kulüp başkanlığına oynamayı planladıkları için ufak ufak palazlanmaya başlamayı tasarlıyorlardır" şeklinde iç geçirerek çantasından sabah afyonu patlamadığı için tamamın okumaya muvaffak olamadağı Uykusuz'unu  çıkararak okumaya yeltendi.

Ama ne, okuyamıyordu. Az evvelki öngörüsünde haklı çıkmıştı. Dallamaların ikisi de Yıldız Tenik üniversitesinde mühendislik okumaktaydı ve fotoğraf kulübüne üye idiler. Bunu duyduğunda ilkokul yıllarında pikniğe giderken annesinin acıktığında yesin diye hazırladığı yiyeceklerin içerisinde mevcut, ancak tüm gün yüzüne bile bakmadığı halde dönüş yolunda gayet fuzuli yere soğuk ve sarısı morarmış olduğu halde iken tükettiği haşlanmış yumurta halihazırda ağzında imiş gibi yüzünü buruşturdu ve "öyyykk" dedi sessizce.

Her ne kadar genelleme yapmanın çok sağlıklı olmadığının farkında olsa da üniversitedeki kulüplerin geneli ile ilgili genel kanısı pek olumlu değildi. Üniversite birinci sınıfta iken katılmaya teşebbüs ettiği İktisat Kulübü'nde üst sınıfların öncülüğü ve yönlendirmesi eşliğinde gerçekleşecek iktisat, sosyoloji, felsefe ve tarihsel süreç ile ilgili akademik sayılabilecek sohbetler ve entellektüel bir ortam beklerken kulübe tahammül edenlerin genellikle büyük şirketlerin yeni mezun olacak üniversite öğrencilerine gövde gösterisi yapabilmeleri için gerekli etkinliklerin organizasyonlarına ön ayak olarak onlara şirin görünüp sonra da ilgili şirketlere kapağı atarak götlerini kurtarmak ve bu esnada kulüpte kendileri gibi amaçsız ve gereksiz bir varoluş mücadelesi içerisinde olan bazı hatunlar ile yüzeysel ve tabular ile sınırlanmış ve cinsellik sosuna batırılmış ekstrem derecede sığ ilişkiler yaşayan abaza hemcinsleri  olan acınası zavallılar olduğunu  farkedince; "kulübünüze ossurayım emi!" demiş ve işine gücüne bakmak durumunda kalmıştı.
 Kulübün fotoğraf klübü olması haklı gerekçelere sahip ayrı önyargılar yumağına yelken açması için dürtülerini vakit kaybetmeden harekete geçirmişti.

En iyi arkadaşlarından birinin belirttiği üzere fotoğrafçılık ve sinema'nın teknik olarak ilgilenilmesi en kolay sanat dalları olmaları sebebi ile sempatizanlarının içinde eşşek ve mal tipleri barındırma olasılıkları diğer sanat dallarına göre daha kuvvetle muhtemel idi. Kastettiğim eşşek ve mal tipler ellerine bir fotoğraf makinesi alıp Umut Sarıkaya'nın karikatüründe çok güzel ifade etmiş olduğu üzere; marti, mendil satan çocuk ve ihtiyar insan resimleri çekip bunları siyah beyaz olarak tab ettirdikten sonra en baba magnum fotoğrafçısının a.ına koyabilecek gereksiz bir egoya sahip olabilme ya da bağımsız film festivallerinde sabahın köründe deli s.kmiş gibi bilet kuyruğunda bekleyip (bu bekleme kısmına karşı değildi ve gerçek sinema severleri , sinefilileri saygı ile selamlamakta idi. onun derdi gösterişçi tiplerdi.) yirmi küsür filme bilet aldıktan sonra ortalıkta Orson Welles, Sidney Lumet ya da Sergei Eisenstein gibi gezip ahkam kesebilme cüretine sahip olabilmekte idiler.

yemin ediyorum şurdaki bekleyiş daha anlamlı, daha gösterişsiz ve daha samimi

Yanlarına oturmak zorunda kaldığı iki s.k ustası bu kadarı ile de kalmamışlardı. Az sonra fotoğrafçılık sohbetini bırakarak bir anda birbirlerine gözlerine kestirdikleri kızları tarif edip envanter sayımında bulunurcasına aralarında kızların allokasyonunu yapmaya başlayınca dellendi ve vapurun büfesinden bir çay alıp alt kata inerek dışarı çıktı. Sıcak çay bardağını soğuk havanın da tesiri ile sımsıkı kavramış kulağındaki müzik eşliğinde Haydarpaşa garının karşısında denizin ortasındaki duvara tünemiş karabataklara boş gözler ile bakmaya başladı.

Çayından bir yudum alıp; "sanırım yaşlanıyorum." dedi

3 Aralık Cumartesi 00:34

Biterken "The Replacements'dan here comes a regular " çalmakta idi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder