22 Aralık 2011 Perşembe

Yoğun bir günün ardından "Relativity" by David Herbert Lawrence

Göreliliği ve kuantum teorilerini seviyorum
çünkü onları anlamıyorum
ve bende sanki boşluk, sağa sola kayıyormuş hissini uyandırıyorlar.
Tıpkı bir yerlere yerleşemeyen,
kıpırdamadan durmayı ve ölçülmeyi reddeden bir kuğu gibi.
Sanki atom sürekli fikir değiştiren,
fevri bir şeymiş gibi.

D.H.Lawrence


Şimdi bugün yaklaşık 12 saat kadar çalışıp gayet suratsız ve keyifsiz bir şekilde eve geldim. Sonrasında adetim olduğu üzere yüz numaradaki değerli vaktimi hacetimi giderirken bir yandan da birşeyler okuyarak değerlendirmekte idim. Ve yukarıda paylaşmış olduğum alıntı bir anda bi hayli gülmemi ve kendimi iyi hissetmemi sağladı. Çünkü D.H.Lawrence resmen kuantum hususundaki hislerime o mükemmel ifade yeteneği ile tercüman olmuştu. Bu da benim "Saatleri ayarlama enstitüsü"nü okumak yerine salyalar akıtarak uyuduğum bu akşamki iğrenç vapur yolculuğumun vicdan azabını daha çabuk atlatmama vesile oldu.

Merak edenler için orjinalinin;

I like relativity and quantum theories
because I don't understand them
and they make me feel as if space shifted about
like a swan that
can't settle,
refusing to sit still and be measured;
and as if the atom were an impulsive thing
always changing its mind. 


şeklinde olduğunu belirtmekte bir beis görmüyorum.

Biterken "Oasis - Whatever" çalmakta idi...

17 Aralık 2011 Cumartesi

Herşey sermaye için sevgilim!

Yaklaşık bir iki aydır sabırsızlıkla beklediğim Kesmeşeker'in son albümü "Doğdum Ben Memlekette"yi sonunda bugün itibariyle edinip dinlemiş bulunmaktayım. Hayır son bir haftadır resmen en son on dört on beş yaşında ergenken yaşadığım "çıkacak bir albümü sabırsızlıkla bekleme" tribine girmiştim resmen yirmi yedi yaşında.

Cenk Taner üstad ve Kesmeşeker zaten malum, beklentiler had safhada. Albüm kapağında da Galatasaray'da 1970-73 seneleri arasında üç şampiyonluk yaşamış, zamanında ; "Halka en yakın yer neresi? Çizgi. Ben de çizgide beklerdim. Antrenör ve idarecilerin oldugu tarafta oynamayı sevmiyorum. Kapalının önünde oynamamak için bir devre sağ açık, bir devre de sol açık oynardım." şeklinde beyanda bulunmuş ve Türkiye'de ilk futbolcu sendikasını kurmak için çabalamış eski futbolcu Metin Kurt'u görünce "Hass.ktir!" diyerekten suratıma koca bir tebessüm oturtmuş bulunmuş ve hatta; "bir albüm kapağında bunu yapsa yapsa Kesmeşeker yapar" demiştim.


Albümü titreyerek laptop'a koyuş ve şevk ile dinlemeye başlayış.

Kesmeşeker yine Kesmeşekerdi.

Özellikle; herşey sermaye için sevgilim, atlar dönmedi, Metin Kurt yalnızlığı ve doğdum ben memlekette şarkıları kafadan "durduk yerde adamın a.ına koyan şarkılar" olarak nitelendirilmeleri gerektiklerini belli etmiş bulunmaktalar.

Son olarak Cenk Taner'in "Metin Kurt yalnızlığı" şarkısındaki da ifade ettiği üzere;

"...sıcak bir bira
patlak bir sigara
metin kurt gibi yalnızız ceza sahasında
ne güzel,ne güzel...ne güzel,ne güzel..."


Biterken tabi ki de "Kesmeşeker - Atlar Dönmedi" çalmakta idi...
 

3 Aralık 2011 Cumartesi

Önyargı candır, canandır!

"Hass.ktirin lan oradan yavşak lavuklar sizi!" dedi Beşiktaş-Kadıköy vapurunda iç kısımda başka boş yer bulamadığı için yanlarına oturmak zorunda kaldığı sıfatsızların sohbetine kulak misafiri olunca. Birbirlerini pohpohlayarak ve muntazam bir tecrübeye sahipçesine sevmedikleri insanlardan çok aşağılık, önemsiz mahlukatlarmış gibi bahsederek sohbetlerini sürdüren ve iki adet geçkin ergen olduklarının farkında olmayan iki tiptiler.

"Bu i.neler kesin üniversitede okuyolardır ve okuldaki bilmemne kulübünde aktif olarak üyelik faaliyetinde bulunuyor, hatta ilerde kulüp başkanlığına oynamayı planladıkları için ufak ufak palazlanmaya başlamayı tasarlıyorlardır" şeklinde iç geçirerek çantasından sabah afyonu patlamadığı için tamamın okumaya muvaffak olamadağı Uykusuz'unu  çıkararak okumaya yeltendi.

Ama ne, okuyamıyordu. Az evvelki öngörüsünde haklı çıkmıştı. Dallamaların ikisi de Yıldız Tenik üniversitesinde mühendislik okumaktaydı ve fotoğraf kulübüne üye idiler. Bunu duyduğunda ilkokul yıllarında pikniğe giderken annesinin acıktığında yesin diye hazırladığı yiyeceklerin içerisinde mevcut, ancak tüm gün yüzüne bile bakmadığı halde dönüş yolunda gayet fuzuli yere soğuk ve sarısı morarmış olduğu halde iken tükettiği haşlanmış yumurta halihazırda ağzında imiş gibi yüzünü buruşturdu ve "öyyykk" dedi sessizce.

Her ne kadar genelleme yapmanın çok sağlıklı olmadığının farkında olsa da üniversitedeki kulüplerin geneli ile ilgili genel kanısı pek olumlu değildi. Üniversite birinci sınıfta iken katılmaya teşebbüs ettiği İktisat Kulübü'nde üst sınıfların öncülüğü ve yönlendirmesi eşliğinde gerçekleşecek iktisat, sosyoloji, felsefe ve tarihsel süreç ile ilgili akademik sayılabilecek sohbetler ve entellektüel bir ortam beklerken kulübe tahammül edenlerin genellikle büyük şirketlerin yeni mezun olacak üniversite öğrencilerine gövde gösterisi yapabilmeleri için gerekli etkinliklerin organizasyonlarına ön ayak olarak onlara şirin görünüp sonra da ilgili şirketlere kapağı atarak götlerini kurtarmak ve bu esnada kulüpte kendileri gibi amaçsız ve gereksiz bir varoluş mücadelesi içerisinde olan bazı hatunlar ile yüzeysel ve tabular ile sınırlanmış ve cinsellik sosuna batırılmış ekstrem derecede sığ ilişkiler yaşayan abaza hemcinsleri  olan acınası zavallılar olduğunu  farkedince; "kulübünüze ossurayım emi!" demiş ve işine gücüne bakmak durumunda kalmıştı.
 Kulübün fotoğraf klübü olması haklı gerekçelere sahip ayrı önyargılar yumağına yelken açması için dürtülerini vakit kaybetmeden harekete geçirmişti.

En iyi arkadaşlarından birinin belirttiği üzere fotoğrafçılık ve sinema'nın teknik olarak ilgilenilmesi en kolay sanat dalları olmaları sebebi ile sempatizanlarının içinde eşşek ve mal tipleri barındırma olasılıkları diğer sanat dallarına göre daha kuvvetle muhtemel idi. Kastettiğim eşşek ve mal tipler ellerine bir fotoğraf makinesi alıp Umut Sarıkaya'nın karikatüründe çok güzel ifade etmiş olduğu üzere; marti, mendil satan çocuk ve ihtiyar insan resimleri çekip bunları siyah beyaz olarak tab ettirdikten sonra en baba magnum fotoğrafçısının a.ına koyabilecek gereksiz bir egoya sahip olabilme ya da bağımsız film festivallerinde sabahın köründe deli s.kmiş gibi bilet kuyruğunda bekleyip (bu bekleme kısmına karşı değildi ve gerçek sinema severleri , sinefilileri saygı ile selamlamakta idi. onun derdi gösterişçi tiplerdi.) yirmi küsür filme bilet aldıktan sonra ortalıkta Orson Welles, Sidney Lumet ya da Sergei Eisenstein gibi gezip ahkam kesebilme cüretine sahip olabilmekte idiler.

yemin ediyorum şurdaki bekleyiş daha anlamlı, daha gösterişsiz ve daha samimi

Yanlarına oturmak zorunda kaldığı iki s.k ustası bu kadarı ile de kalmamışlardı. Az sonra fotoğrafçılık sohbetini bırakarak bir anda birbirlerine gözlerine kestirdikleri kızları tarif edip envanter sayımında bulunurcasına aralarında kızların allokasyonunu yapmaya başlayınca dellendi ve vapurun büfesinden bir çay alıp alt kata inerek dışarı çıktı. Sıcak çay bardağını soğuk havanın da tesiri ile sımsıkı kavramış kulağındaki müzik eşliğinde Haydarpaşa garının karşısında denizin ortasındaki duvara tünemiş karabataklara boş gözler ile bakmaya başladı.

Çayından bir yudum alıp; "sanırım yaşlanıyorum." dedi

3 Aralık Cumartesi 00:34

Biterken "The Replacements'dan here comes a regular " çalmakta idi