13 Nisan 2021 Salı

Kürdan Sorunu

Eşek yükü ile para verip güzel bir sandviç yemiştim. Canım çekmişti. Ramazan ayı boyunca restoranların kapatılacağı malumatının da bu hovardalığımda payı olmuştu. Sandviçten beklediğimden fazlasını almıştım. Çok lezzetli bir sandviç idi. Fakat ciddi bir sorun ile karşı karşıya idim. Sandviçi yediğim restoran yaşadığım yazlık beldenin en lüks ve revaçta mekanlarından birisi idi. Bahçesindeki son boş masaya ancak oturabilmiştim. Etrafımdaki masalar tam kapasite dolu idi. Lafa daldım ve sorunumdan bahsetmeyi unuttum. Sandviçin malzemelerinden bir tanesinden kallavi bir parça sağ üst dişlerimin arasına sıkışmıştı. Hem de öyle tatlı sıkışmıştı ki, anlatamam.

Aslında anlatabilirim ya bir dakika! Sağ elime bir kürdan alıp, sol elimle ağzımı kapatarak dilimle dişlerimi çıstaklata çıstaklata ve kürdanın da yardımı ile muazzam bir şekilde dişlerimin arasından çıkartmaya layık bir parça girmişti dişlerimin arasına. Ancak ne yazık ki servis açılırken tabi ki kurdan düşünülmemişti. Kürdan kimdi ki? Kürdan bu restoran için bir Suriyeli ya da bir Afgan gibi bir şey idi. En tarz ve en pahalısı da olsa restorandan içeri adım atması mümkün değildi. Bu restoran için bir mülteciden farksızdı kürdan. Kaldı ki füzyon jazz ve chill-out müzik çalan bu mekânda benim ağzımdan çıkacak çıstak çıstak nağmelerine hoşgörü gösterilmesi ihtimal dahilinde olamazdı.

Solumdaki masada gergin bir beyaz Türk çift, önümdeki masada ise bir çift kaslı ve varlıklı Rus ergen irisi genç turist vardı. Tam çaprazımdaki masada ise bir çift model denilebilecek güzellikte akça pakça yabancı hatun mevcuttu. Nereli olduklarını kestiremedim zira aralarında anlaşmak için ana dili İngilizce olmayanlara has bir aksanla İngilizce konuşmayı tercih etmişlerdi. Bu şartlar altında sol elim ve dilimden başka bir enstrümana sahip olamayacağımı idrak etmiş, hatta kabullenmiştim. Dilimle gayretkeş bir biçimde sağlı sollu girişsem de dişlerimin arasındaki parçayı yerinden kıpırdatabildiğim söylenemezdi. Bir bardak “aşırı sıcak” filtre kahve istedim ve parçayı yumuşatarak direncini kırma planımı devreye soktum.

Parçayı yerinden çıkarmaya muvaffak olmadıkça restorana karşı içimde bir öfke belirmişti. Sandviçin lezzeti dakikalar geçtikçe azalırken kendimi gerçekleştirememiş olmamın hayal kırıklığı ve hüsranı asabımı daha da bozmaktaydı. Sıcak filtre kahve de ise yaramamıştı. Hesabı suratsız bir biçimde istedim, pos makinesi ile birlikte gelen garson çocuk asık suratımı fark etmiş olacak ki; "Bir sorun mu var efendim" diye kibarca sormuştu. Sınıf bilincine sahip bir insan olarak garsonu tüm kibarlığımla ve gülümseyerek "Her şey yolunda aslında, sadece kürdan yok" diye yanıtladım ve bu yanıtı müteakiben dişimi dilimle çıstaklatarak garsona göz kırptım. Garson ile birkaç saniye karşılıklı gülüştük. Akabinde kredi kartımı ve fişimi adisyonun geldiği içi kadife, dışı deri minik dosyaya benzer şeyin içinden alıp kapıya yöneldim. İstikamet köşedeki köftecinin tezgâhı idi. Köfteci tezgahının köşesindeki naylon kaplı kurdanlar üzerlerine vuran akşam üstü güneşi altında pırıl pırıl parlıyor ve adeta bana davetkar bir biçimde gülümsüyorlardı...

 

Mithat Erdogan 

12 Nisan 2021

Fethiye