3 Temmuz 2020 Cuma

Aslında ne demek istemişti? (I)

Yıllardır sözlerini ilgi ile dinlediğim bazı şarkılar ve türküler var.

 

Ben de en sonunda bu şarkılar & türküler ile ilgili düşüncelerimi yazıya dökmeye karar verdim.

 

İlk sırada “Misket -Farfara isimli türkü var;

 

Türkünün ilgileneceğim kısmını şuraya bir ekleyeyim önce.

Mısra mısra üzerinden geçmeye başlayacağım akabinde.

 

Oy farfara farfara
Ateş de düştü şalvara
Ağzım dilim kurudu
Kız sana yalvara yalvara
Daracık daracık sokaklar
Kızlar misket yuvarlar
Kızlara sıra vermiyor
Kocaman kocaman karılar
Deniz tuzsuz olur mu?
Dibi kumsuz olur mu?
Ben hocaya danıştım
Yiğit yarsız kalır mı?


 a) Oy farfara farfara

     Ateş de düştü şalvara

Bu mısralarda mükemmel bir küresel ısınma farkındalığı yaratılmış. İklim değişikliği neticesinde ve kapitalizm yüzünden bozulan doğal dengenin yarattığı tahribatın bireye olan etkisi çok güzel vurgulanmış. “Şalvara düşen ateş” eğretilemesi hepimizi etkileyecek bir kıyamet senaryosunun bireysel bazda yansıtılması maksadı ile kullanılmış.

 

b) Ağzım dilim kurudu

sana yalvara yalvara

Bu kısımda ise iletişimin önemine dikkat çekilmiş. Konuşarak ve ikna ederek bir şeyler elde etmenin medeni bir tavır olduğu, şiddetin asla çözüm olmadığı, ikili ilişkilerde diyaloğun en makul ve insancıl yöntem olduğu vurgulanmış.


c)Daracık daracık sokaklar 

   kızlar misket yuvarlar

Türkünün en zengin bölümü bu iki mısra olabilir. İlk mısrada şehir bölge planlama ile kent ve insan temalarına değinilmiş. Modern yaşamda sokakların, caddelerin insan üzerindeki etkisinden bahsedilmiş. Hemen takip eden mısrada ise bu konu cinsiyet eşitliği ve kadın hakları mücadelesine çok zarif bir biçimde bağlanmış. Sokaklarda misket oynayan kızlar metaforu ile çocuk yaşta oynanan ve erkek oyunu olarak etiketlenmiş misket oyununu oynayan kızlar üzerinden muazzam bir feminizme imza atılmış.  


d)Kızlara sıra vermiyor

   Kocaman kocaman karılar

Sonrasında feminizm teması ile devam eden bu iki mısrada ise kadın hakları mücadelesinin erkek – kadın mücadelesi değil, eril tutuma karşı bir mücadele olduğu, misket oynayan “kocaman karıların” sıra vermediği “kızlardan” bahsedilmek sureti ile ifade edilmiş. Kızların karşısına çıkan ve onlara eril bir tutum sergileyenlerin erkekler değil de kadınlar olması tutucu bir feminizmin faydasızlığına bir eleştiriden başka bir şey değil de nedir?


e) Deniz tuzsuz olur mu? 

    Dibi kumsuz olur mu?

Türkü yönünü daha sonra ekolojiye çevirerek ilk iki mısradaki küresel ısınma eksenine tekrar yaklaşmayı tercih etmiş. Doğanın dengesinin bozulmasının ne kadar tehlikeli olduğunu “tuzsuz deniz” metaforu ile layıkıyla dile getirdikten sonra “dibi kumsuz olur mu?” şeklinde retorik bir soru yöneltmek sureti ile bize distopik bir gelecek betimlemiş ve herkesi çevre bilinci konusunda daha hassas olmaya davet etmiş.


f)Ben hocaya danıştım 

    yiğit yarsız kalır mı?”

Son olarak seküler bir yaşam ve laikliğin tartışılması gerektiğini de düşünmüş olacak ki, kadın erkek ilişkileri ile ilgili olarak bir din adamına danışmayı kendisine konu edinen türkü toplumun içerisinde yalnız yaşayan bireylerin bu tercihleri yüzünden eleştirilmesinin ne kadar manasız olduğunu hani neredeyse “gidin bir de din adamlarına bu konuyu sorun da üzerine tüy dikin bari!” diyerek ironik ve kinayeli bir biçimde ele almış.

 

Özetle; bu kadar farklı temaları içerisinde barındıran bu güzide türkümüzün on yıllardır kıymetinin bilinmediğini ve hak ettiği saygıyı görmediğini düşündüğümü belirtmek isterim.

 

İlerde yine bu minvalde ele alacağım başka bir şarkı & türkü incelemesi ve irdelemesinde buluşmak dileği ile...

 

Mithat Erdoğan

3 Temmuz 2020

 

Misket - Oy Farfara By Mustafa Dere