9 Kasım 2011 Çarşamba

Herhangi Bir İş Günü (Vol 1)

Vapurdan inmek için sıfır nezaket göstererek ve adeta birbirlerini ezercesine çıkışa yönelen insanlara her sabah olduğu gibi bu sabah da şaşırmaya devam etmekte idi. Bir çoğundan bir hayli tiksinerek içinden "Sanki işe gitmiyor da karnavala gidiyorsunuz s.k kafalı yavşaklar, bok var değil mi bu kadar acele edecek!" diye söylendi ve her seferinde; "acaba kaç seneliktir bu ebesi s.kilmiş tahta iskele?" dediği, vapura atılan rengi solmuş, kenarları yıpranmış ve iki tarafındaki demirlerinin boyası kalkmış, hatta yer yer paslanmış tahta iskelenin üzerinden değil de yanından geçip uzun bir adım atarak vapurdan indi.

Kulaklıklarını takıp eskiden tütün fabrikası olan arsada halen devam etmekte olan otel inşaatında çalışan işçilerin bir anlık dalgınlığı sonucu inşaattan düşürecekleri herhangi bir inşaat malzemesinin üzerinde onarılması mümkün olmayacak kallavi bir hasar bırakmaması adına yolun diğer tarafına geçti. Müzik dinleyerek ve sağına soluna bakınarak ilerdeki ışıklara doğru yürümeye başladı. Az evvel vapurdan büyük bir azim içerisinde gerçekleştirdikleri itiş kakış sonucu iskeleye herkesten evvel ayak basmak sureti ile günün ilk zaferine muvaffak olmuş bazı s.k kafalıların hızla yürümeye devam ettiğini, bazılarının ise vapurdan indikten hemen sonra sigara yakıp aşırı yavaş bir şekilde yürüdüklerini gözlemledi ve suratında aniden azami asabiyete sahip bıçak gibi keskin bir gülümseme beliriverdi.

Işıklara vardığında yine "bu sabahki; hayatımı öğlene kadar idame ettirmemi sağlayacak ve işlerimi hallederken kafamın durmasını önleyecek kahvaltım ne olsa ki?" sorunsalı ile karşı karşıyaydı. Aslında ne yiyeceği belli idi. Patatesli açma veya peynirli poaçaya eşilk eden az yağlı kutu süt. Suni problematikler oluşturup suni stresler yaratmak ve sonra bu suni problematikleri en başından beli kalıp çözümler üretmek sureti ile yaratmış olduğu suni stres ile beraber alt etmek çok fazla hazettiği ve hatta nerede ise bağımlı olduğu şehir nimetlerinden sadece birisi idi!

Ofisinin olduğu plazanın yer aldığı caddedeki yokuşu üç buçuk hafta önce sigarayı bırakmış olduğu için eskisine nazaran daha tahammül edilebilir bir ızdırap ile, ağır ağır çıkmaya başladı.  Her sabah adeti olduğu üzere Plaza'nın eksi ikinci katındaki klostrofobik ve iç karartıcı holde asansor beklemek yerine plaza binalarının hemen yanında, dışarıdaki merdivenleri kullanarak; eski deyişle zemin, ama özenti, ezik ve çemçük ağızlı plaza çalışanları tarafından herkeste teamül haline gelmiş deyiş ile "lobby"ye yönelirdi.

"Önümde zaten yeni ve uzun bir iş günü var iken o kıç kadar eksi ikinci katta terleyerek asansör beklemem. İşim olmaz. Benim de prensiplerim var" dedi ve acı acı güldü. Birden "üniversiteyi bitirdikten sonraki beşinci yılıma girdiğim şu günlerde elimde prensip niyetine kala kala bu mu kaldı ki lan acaba?" diye işkillendikten hemen sonra; "a.ını, ırzını, sabahını, akşamını s.ktiğimin!!" şeklinde ve fuzuli yere, öylesine boşluğa küfürler yağdırarak dışarıdaki merdivenlere yöneldi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder