13 Kasım 2011 Pazar

Enteresan bir rüya

Cuma'yı cumartesi'ye bağlayan gece her zamanki gibi uyumak üzere yatağa girdim ve belli bir süre sonra yine her zamanki gibi uyudum. Zaten asıl mevzu da buradan sonra başladı. Uzun zamandır bu kadar acaip bir rüya görmemiştim.

Rüyanın başlangıç sahnesi D.S.İ.'nin Adana'daki yüzme kursunun verildiği sosyal tesislerde geçmekte idi. Yıllar evel yüzmeyi burada öğrenmiştim. Ancak burada bir farklılık vardı. Tek ve vasat bir yüzme havuzuna sahip tesis yok olmuş yerine bir adet yarı olimpik, bir adet çocuk ve bir adet de bebek havuzu olan, havuzların etrafı gayet eli yüzü düzgün bir şekilde yeniden düzenlenmiş yeni bir tesis inşa edilmişti. Bu şaşkınlığımı üzerimden atmam için kenarda duran görevli ile konuştum ve daha sonra tesisin manzarasına bakıp ikna olmuş bir şekilde ve şaşkınlığımı da gizlemeden tesisin yapımında emeği geçen herkesin takdire şayan bir iş çıkarmış olduğunu konuşmakta olduğum görevliye ilettim.

Rüyamın daha sonraki sahnesinde kendimi yine Adana'da ergenlik dönemlerimde takıldığım cafelerin (beş altı arkadaş okul çıkışı gidip tavuk döner yiyip, şalgam-ayran içip, tavla oynayarak ergen muhabbetlerinin dibine vurmaya ne kadar takılmak denirse artık!) olduğu sokakta açılışı yapılan bir barın önünde kız arkadaşım ile beraber buldum. Bir süre sonra sıkılıp kız arkadaşıma eve gideceğimi ve o da sıkılırsa eve gelmesini söylüyordum. O da bana; "Tamam canım ben de bi yarım saate kadar çıkar eve yanına gelirim" diyordu. Daha sonra yoldan geçen bir Topel dolmuşu çeviriyor ve biniyordum.(oradan eve gitmek için yirmi dakika yürümem yeterli olmasına ve Topel dolmuşlarının evimizin yakınından bile geçmemesine rağmen neden Tople dolmuşuna binmiş olduğum ise apayrı bir muamma!)

Dolmuşta biraz gittikten sonra kız arkadaşımdan bir telefon geliyordu ve bir arkadaşına rastladığını, biraz daha içki içip takılacağını ve muhtemelen geç geleceğini söylüyordu. Ben de bunun üzerine sinirlenip; "Adana'yı bilmezsin etmezsin nasıl eve döneceksin geç saatte içkili bir şekilde, hem arkadaşını nereden buldun allasen İstanbul'dan bin kilometre uzakta!? Bekle ben de geri döneyim bari beraber döneriz gece" diyerek dolmuştan iniyor ve karşı istikametten gelmekte olan Topel dolmuşuna atlıyordum.

Bu Topel dolmuşunda bir farklılık olduğu hemen dikkatimi çekmişti. Öncelikle şöförün arkasında sadece iki sıra koltuk vardı ve sonrası ayakta durulması gereken ferah bir boşluktan ibaretti. Ayrıca kıç kadar dolmuşta görev yapan bir muavin vardı. Bu kadar da değil tabii ki, rüyada işler çığrından çıkmak üzere idi. Muavine yol parası olarak 100 TL uzattım. Muavin önce yol parası olan 2 TL'yi 100 TL'den çıkartıp para üstünü bana vermeye muvaffak olamadı. Bunun üzerine adama "sen benlen t.ssak mı geçiyon dayı!?" dercesine bakıp kendisini 98 TL olan para üstü konusunda ikna ettim ve para üstümü aldım. Daha sonra muavin cebinden dışı kadife olan krem rengi eldivenler çıkarıp eline losyon gibi bir şey sürmeye başladı. İyice şok olmuş ve nutkum tutulmuş bir şekilde muavine "hass.ktir" diyen gözlerle bakarak muavinden götün götün uzaklaşmaya başladım.
 
Uzaklaşmaya başladım ama nafile! Dolmuş muavini yanıma gelip ellerimi ellerine alıp ovuşturmaya başladı. "Abi napıyon sen ya bi s.ktir git allasen!" diye tepki gösterdiğimde bana rüyanın en vurucu sahnesi olan anı; "Kurban bayramı boyunca yol parası olarak 20 TL'den büyük banknot veren müşterilerimize Dolmuşçular Federasyonu'nun kesin talimatları uyarınca hediye olarak el masajı veriyoruz abi" cevabını vermek sureti ile yaşattı ve beni dumurlardan dumurlara sevk etti.

Bir hışımla minibüsten indiğimde yoldan tekrar karşıya geçtim ve kaldırım kenarında duran ve arkasına karpuz yığılmış at arabasına dikkatlice baktığımda bu arabanın babam ile yıllar evvel lunaparka gitmiş olduğumuz bir yaz akşamı lunapark çıkışı arkasına atlayıp mahalleye geldiğimiz at arabası olduğunu farkettim ve gülümseyerek yanından ilerledim. Biraz ilerde "Boztuğlar Kuruyemiş"in önünde 20 sene önceki halimi babamın 20 sene önceki halinin yanında durmuş sırıtarak taze kuruyemiş alırken görünce artık şaşırmamıştım. Kendi kendime "ne güzel akşamdı lan!" dedim ve yoluma devam ettim. Daha sonra da uyandım...

Biterken "Rilo Kiley - Don't deconstruct" çalmakta idi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder