11 Nisan 2017 Salı

Haruki Murakami ve Ağır Siklet Boks Şampiyonları - 2. ve son Kısım

Melis sabahın o engin ıssızlığında kuş sesleri ile açtı kirpiklerinin düğümünü..Bilemedi önce ayak parmaklarını mı oynatsa..yoksa bir çırpıda kırpsa mı gözlerini yine yeniden uykunun saadetine... sessiz sedasız kalsa mı inişli çıkışlı dağlarının nefesi ile..Yoksa kuşları mı dinlese dirlikle..

Berisinde kuşların sesi bile öylesine rahatsız edici geldi ki..Uyuyamadı..Dişlerini sahipsizce gıcırdatmaya başlamıştı bile düşünceler aleminde.

 'Nerede kuş yuvası var yahu! Ne bu böyle bu kadar meşakkatli!.. Kuş olmak nasıl bir şey olurdu acaba? 

Sınırın olmadığı bir hayvan alemi olsan, uçtukça uçsan.. Gerçi açlık derdi var onların da.. Ama yani her sabah neşe ile eşe dosta sonsuz sazla sözle cik cik cik şarkı söylesen..Vay anasını arkadaş..Bir de şu yanımdaki danaya bak hele..' 

diye düşünürken, bir üşüme geldi tam o anda..

-Böyle cıplak uyursam olacağı bu işte! Off kafama s.çayım..

Üstüne yerde bağırsaklanmış kırmızı bluzunu giydi hemencecik. Usulca poposunu kaşıdı. Tuvaletin o hazin floransında, soğuk suyun yüzüne çarpan azimetinde yaşam damarlarını buldu Melis. Şöyle bir baktı kendine aynada..Gözlerinden biri daha ufak tefek görünüyordu. Ah yine mi çene altı kılları çıkmıştı kara fatma olanlarından üstelik! Bakındı tuvalete bir cımbız var mı diye.. Dolabın içinde bulamadı. Etrafına bakarken rafın üstünde, sakal traşı olduğunu tahmin ettiği garip aygıt ile bok kokusuna otantik esanslar yaysın diye yeşerlenmiş kum rengi mumların yanyana duruşuna baktı. Belki biz de böyle bir çiftiz Murat ile diye iç geçirdi. Diş fırçasını aldı..üstüne pırrtlattı  macunun kıvamını..Dişlerini fırçalayıp, ağzındaki nanenin yayılışını hissederken, Murat'ın evvelsi gece beyninde nane ile ferah hissetme halinin beyindeki aynı bölümde kaynaklandığını, aslında bu yüzden yazın nane yemenin bize soğuk hissiyatı vererek iyi geldiğini..ama bunun da pekala bir aldatma olduğunu ve işte o saçma sakızların endüstrinin bizi nasıl düzdüğünü dobra dobra anlattığı an canlandı. Bu yüzden artık naneli sakız çiğnemiyormuş! İyi peki aferin! 

Yeniden baktı aynaya..

-Bugün çok güzelsin tatlı bıdık! 

dedi kendi kendine yamuk yumuk ağzındaki fırçanın eşliğinde. Diş macununu kabaca tükürdü..köpüklerin akışına baka baka temizledi kendi pisliğini. Çalkaladı ağzını gırrr gırrr.

Odaya döndüğünde evvel geceden kalma sallama çayların iskeletini gördü. 42 No'lu Tirebolu Çayı'nı demleme asaletini diledi. Sabahları bir şeyde de güzel hissetsem ya dedi kendi kendine. Giydi pantalonunu..Çorabının eşini bulamadı. Murat'ın üst kısmı hep aynı olan '3 küçük üçgen'li desenlerden oluşan aşırı sıkıcı siyah çoraplarından birini giydi. Saçını yapmaya tenezzül bile etmeden terk etti odayı.. 

Tam ayakkabısının bağıcığını bağlamış, şalını takmış evden çıkacakken..Murat'a hoşçakal dememek de ayıp olacak şimdi dedi. Hop geri döndü odaya usulca öptü erkeği sert yanaklarından. Gülümsedi Murat.. 3 yaşına dönmüştü şimdi, ne tatlıydı. Usul usul uzun kirpiklerinı yerçekimine teslim ederek daldı uykuya dalışını izledi Melis erkeğinin..

Masa başındaki Murakami kitabı takıldı gözlerine.. Hiç affetmedi attı çantasına..Dolmuş beklerken başlardı belki.

Pınar Özütemiz / 3 Nisan 2017 - Berlin

Fotoğraf:
Mithat Erdoğan

Leica AF-C1
Fujicolor200

Şubat 2017 / Karaköy



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder